Ana içeriğe atla

Ethem Baran - Döngel Dünya (Sizin Mahalleden Birkaç Öykü)

Yazımın başlığı birkaç ufak tüyo vermiştir size. Ethem Baran'ın 2019 yılında İletişim Yayınları'ndan çıkan öykü kitabı Döngel Dünya'dan bahsedeceğim. 

Ethem Baran'ı tanımıyorum, Döngel Dünya'yı okuduktan sonra biraz araştırdığım kadarıyla biliyorum. Fakat az sonra da bahsedeceğim gibi değerli bir kalem olduğunu düşünüyorum. Kitap ismini aldığı Döngel Dünya öyküsüyle başlıyor. Uzun zamandır gördüğüm en iyi başlangıç cümlesiyle hem de.
    
     "Derken, bahar geldi."

  Ardını arkasını aramıyorum ama başlangıç için oldukça dolu bir cümle. Öyküyü çok gerilerden, anlatılmamış olaylardan, henüz güneş batmamış günlerden çekip karşımıza getiriyor. Öykünün devamından bahsetmeyeceğim, okumak isteyenler için bu cümle yeterli olacaktır.
 
   İkinci öyküde, "Yabandan Gel Yabandan", dağlarda geceleyen İlyas'ı görüyoruz. Bulduk Usta'yı öyküde görünce sevindim açıkçası. Kimdir Bulduk Usta derseniz, Muharrem Ertaş'ın dayısı, Neşet Ertaş'ın ise babasının dayısı olur. Muharrem Ertaş'ın anlattığı bir anısına göre, jandarma (tıpkı öyküde olduğu gibi) Bulduk Usta'yı alır dağa çıkarmış. Bulduk Usta türküsüne başlayınca dağlardan dinlemeye inen kaçakları da pusu kurdukları yerlerden çıkıp teker teker yakalarmış. Öte yandan öykünün dili başka bir mevzu. Dağlarda, tepelerde, tarlalalarda, göklerde gezindiren; içine çeken bir dili var öykünün. Ethem Baran'ın kalemi kuvvetli, bunu kitabın ilk cümlesinde zaten gördük. Fakat az insan Ethem Baran'ın başardığı şeyi başarabiliyor. Gerçekten yalın ve az sayıdaki cümlelerle sizin evinize, okulunuza, iş yerinize ve hatta içinize girebiliyor. Bu girdiği yerlerde dipte köşede kalmış ne kadar anınız, düşünceniz varsa da alıp önünüze koyuyor al bakalım ne yapacaksan diyerek. 

   Kitabın bütün öykülerinden bahsetmeyeceğim. Sonuçta ben burada teker teker irdeleyip de okura hepsini ayan beyan anlatayım diye yazılmadı o öyküler. Fakat şunu da söylemek istiyorum. Bu öykü derlemesindeki öykülerin birini bile kitaptan çıkarsak bu derleme eksik kalır. Her biri diğeriyle kıyıdan köşeden bir yerden bağlantılı. Bir öyküde geçen terzilik mesleğini bir başka öyküde asker arkadaşı olarak karşımıza çıkarıyor Ethem Baran. Küçük bir çocukla peruk yolladığı bir pavyona daha sonra  üniversite öğrencisi olarak dönüyoruz. Çocukların mahalle efsanelerinden, basit günlük muhabbetlerden birer fitil ucu çıkarıp ateşliyor yazar. İyi de yapıyor.  

Alın okuyun, söylemek istediğiniz bir şey varsa da yorum bırakabilirsiniz. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

George Saunders'ın İkna Ulusu

“ Hayatta, kaybetmekten bıktığınız, artık kaybetmemeye karar verdiğiniz ama sonra kaybetmeye devam ettiğiniz bir an gelir. Sonra gerçekten kaybetmeye bir son vermeye karar verirsiniz ve kaybetmeye devam edersiniz. Kaybetme o kadar uzun sürer ki daha ne kadar düşebileceğinizi merak ederek izlemeye başlarsınız.” George Saunders’ın  İkna Ulusu , adının da çağrıştırdığı gibi ikna etmeyi ve edilmeyi seven bir toplumun, Amerika’nın serencamını sunuyor. İşçi sınıfından, göçmenlerden beyaz yakalılara kadar renkli bir karakter yelpazesi görebiliyoruz. Öykü kitabı hakkında yapılan genel yorumlardan biri “ Black Mirror  gibi” olması. Burada görsel medyumun yazıyı ne kadar ezdiğini kabul etmemiz gerekir.  Black Mirror  2011 yılında ekranda ilk kez yayımlandı.  İkna Ulusu ’nun ilk basım tarihi 2006. Aslında Black Mirror için “ İkna Ulusu  gibi” denilmesi gerekiyor. Öyküler dört bölüm altında toplanmış, her bir bölümde ulusun düşmanları ve yöntemleri üzerine bir alıntı var. Neredeyse bütüncül

Ali Necip Erdoğan, Diğer Şeyler

Ali Necip Erdoğan’ın Diğer Şeyler adlı öykü kitabı kurmacanın sunduğu alanı sonuna kadar kullanan ve esneten öyküler toplamından oluşuyor. Kendi üslubunu yansıtmayı başarmış öykülerin geneline bakacak olursak, üstanlatı, metinlerarasılık, gerçeğin kırılganlığı gibi postmodern öğleri görebilirken, geleneğe ya da doğu anlatılarına yaklaşan cinsten rüya, mit ve fantastiği de görüyoruz. Yine kitabın ekseriyetinde, öyküler alışılmışın dışına çıkabilmiş anlatılar sunuyor. İlk öykü, “Suskunluk” kitabın geneline hakim olan “büyülü” olaylara kapı açıyor.   Erdoğan doğu anlatılarını modern bir tür olan öyküde sentezleyebilmiş. “Suskunluk”ta aşık bir adamın derdini şişeye fısıldadığını görüyoruz. Fantastik öğeler içeren öykülerin “fantastik” kısmı dozunda yedirilerek bizi farklı referanslara götürebiliyor. Buradaki derdini şişeye söyleme olayı da tasavvufi bir mesel olan, Hz. Ali’nin peygamberden aldığı sırrı içinde tutamayıp bir kuyuya/sazlığa fısıldamasına gönderme